Erdoğan, ortamı hazırlamadan, hatta kötüleştirerek 3 çocuk istiyor milletten.
Aslı ile Kerem, Ferhat ile Şirin, Adil ile Esme birbirlerini çok seviyorlar. Lakin, bırakın çocuk yapmayı, bu berbat ekonomik ortamda nasıl evlenecekleri düşüncesiyle kıvranıyorlar.
Asgari ücret komisyonu toplanıyor, enflasyon düşük gösterilip maaş artışları az yapılmaya çalışılıyor.
Piyasadaki ev kira, beyaz eşya, mobilya, zorunlu yiyecek meyve, sebze fiyatlarındaki anormal artışa müdahale etmeyen iktidar, gençlerin evlenmesini ve çocuk; hatta 3 çocuk yapmasını bekliyor.
Çözüm aslında çok basit, ülkeyi yönetenlere asgari ücretten maaş vereceksin, gayri meşru gelir artışı var mı kontrol edeceksin, lojmanlarını altından alacaksın!
O vakit siz görün nasıl haksız kazanç sağlayan esnaf, fabrikatör, kabzımal mafyasına önlem alıyorlar… Nasıl, dar gelirli çalışanın, 30 bin lira altında maaş alan emeklinin refah seviyesini yükseltiyorlar.
Tuzları kuru, tok olanın, rahatça cebindeki parayı düşünmeden harcayanın, fakiri, fukarayı anlamasını beklemiyorum.
Çünkü, “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisini çoğu dindar yönetici bile umursamaz hale geldi.
Zengin dindarların bir çoğu onca malına daha çok mal katıp, zürriyetine, çocuklarının çocuklarına biraz daha çok mal bırakayımı düşünüyor.
Kendisi para denizinde yüzerken, ürettiği, sattığı mala kafasına göre zam yaparken, çalıştırdığı elemanına, işçisine geçinmesi mümkün olmayan maaş veriyor.
Erkek yetmez, karısı da çalışsın!
Bunu diyenler kendi hanımlarını çalıştırıyor mu?
Kadın da çalışırsa 3 çocuğu kim yapacak?
Haydi yaptı diyelim kiii araştırmaya göre ev hanımlarından çok daha fazla çalışan kadınlar doğum yapıyor; kim bakacak çocuklarına?
Bakıcı parasına gidecek kadının kazancı.
Nasıl eğitecek bakıcı? Annesinin şefkat ve sıcaklığını verebilecek mi?
Önü ardı düşünülmeden söylenen sözler, öneriler inandırıcı da değil, akıllı insanın söyleyeceği sözler de değil.
Ev hanımları vaktini nasıl geçiriyor?
Kendini fikren, ilmen, beceri olarak geliştiren uğraşıyla mı zamanını harcıyor? Yoksa, saçma sapan Türk ve İslam toplumuna darbe indiren televizyon programlarını mı seyrediyor?
Şüphesiz ki devletin müdahale etmesi gereken en önemli alanlardan biri de eğitim ve eğitim niteliği alan, ahlakı bozan televizyon programları ve medya.
Aldığı maaşla evini geçindiremeyen erkek, psikolojik bunalıma girer, kendini yetersiz hisseder, hatta cinsel iktidarsızlığa, intihara kadar varabilir bu işin sonu.
Karısının ve çocuklarının, Allah’ın kendisine verdiği bir emaneti olarak bilen, bu bilinç ve inançla yetişen erkek, eşine zulmetmez, çocuklarını sadistçe dövmez.
Geçen ay vefat eden bacanağım Hakan Duran hoca geldi aklıma. Eşi baldızım Hülya hanım cami imamı olan kocası için şu sözü söylüyor “Hakan bana evliliğimiz boyunca bir kere sesini yükseltmedi”
Alın size örnek dindar Müslüman erkek.
Kadın başımızın tacıdır, akıllı kadın kocasına padişah muamelesi yapar kiiii kocası da onu sultanı, kraliçesi olarak görüp hürmet etsin.
Okul, dershane boyutu ayrı bir facia. Köyden, kasabadan göçün en önemli gerekçelerinden biri de ailelerin çocuklarını iyi yerlerde eğitip başarıya ulaştırma gayretleri. Düşük gelir düzeyindeki insanların bunu karşılamaları mümkün değil.
Toplumun büyük kesiminde ahlaki yıpranmanın, evliliğin ekonomik olarak caydırıcı hale gelmesiyle, Avrupa başta olmak üzere bir çok yerde evlilik dışı ilişkilerin gündeme gelme tehlikesi.
Şayet bu eşik bir atlanırsa geri dönüşü olmayan bir yola girer Türkiye.
Sadakatsız ilişkiler, kimden olduğu belli olmayan çocuklar, buhran, bunalım, ahlaksızlık, intihar...
Çıkamazsınız işin içinden, Avrupa gibi.
Kilise feryat ediyor, Vatikan mutsuz; dinsiz, ahlaksız bir toplum oldu Avrupa.
Çocuk yapmaktan çıktın yola, geldin nerelere diyorsanız, mevzu derin ve karmaşık.
Devleti yönetenlerden, ailesini idare edenlere, esnafından, tüccarına, eğitim sistemine, herkesin dahli var bir şekilde çocuk sahibi olmak ve onu vatanına, dinine bağlı, topluma faydalı bir fert olarak yetişmesi için.
İbrahim Tamer 4.12.2025
