6.2 şiddetindeki deprem biz İstanbulluları korkuttu.
Korktuk çünkü, binamızın sağlam olup olmadığını bilmiyorduk..
Biz kurtulsak da, akrabalarımızın, arkadaşlarımızın sağ sağlim atlatabilecekleri noktasında endişelerimiz vardı..
Kurtulsak da, yıkılan binalardan, kapanan yollardan nasıl geçip İstanbul dışına kendimizi atabilecektik?
Fahiş bir şekilde fiyatlarını arttırdığımız satılık, kiralık dairelerimiz bir anda toz mu olacaktı?
Kiracıysak, yıkılacak binaların neticesinde ortaya çıkacak konut ihtiyacından sebep, ayakta kalanların atronomik fiyatlara çıkarılacağı gerçeği neticesinde artık doğup büyüdüğümüz bu şehirde yaşamamız mümkün olmayacak mıydı?
Bir sürü cevabı karamsar sorular, aslında bizim gerçeğimiz..
Partiler Suçlu, Aç Gözlüler Suçlu
60-70’li yılları düşünüyorum.. Sırf oy kazanmak için sol iktidarların hazine arazilerine gecekondu yapılmasına göz yummalarını.. Devletin arazisini işgal edenlerin, yıkıma gelen polislerle çatışmalarını… Sol basının işgalcilerden yana tavır takınmasını… Küçük Armutlu olaylarını.. Sol terör örgütlerinin, sol partilerle birlikte güvenlik güçlerine karşı işgalcileri kışkırtmalarını…
İşgal bölgelerine elektirik, su, yol hizmeti götürülmesini..
İmar aflarıyla meşrulaştırılan işgalleri..
sonrasında belediyelerin sağcıların eline geçişini, sağ partilerin de solcular gibi denetimdeki özensizliği, ihmali, adam kayırmaları..
Daha 1 sene önce Üsküdar’da 2.5 kat imarı olan yere 5 kat villa tarzı inşaat yapılmasına göz yuman, izin veren, engellemeyen akpli belediye..
Velhasıl İstanbul’daki çarpık kentleşmenin, çürük binaların yapılmasının tek suçlusu aç gözlü müteahhitler değil, aynı zamanda bunlara şu veya bu nedenle göz yuman belediye yetkileri de suçludur.
Toplum olarak kirlendik mi?
Sağcısı, solcusu, dindarı, ateisti, kimliğimiz ne olursa olsun, kendimiz, çıkarlarımız söz konusu olduğunda çoğumuz ne kanun, ne yönetmelik tanımıyor, en üst düzey menfaatimize ne uygunsa onu yapmaya, elde etmeye çalışıyoruz.
Böyle olunca da, çoğu adımımızda başkalarının haklarını yiyiyoruz.
Bunu yaparken de vicdan azabı çekmemek için kendi kendimize mazeretler üretiyoruz. (falanca yaptı… belediye ona müdahale etmedi.. vs.)
Ölçümüz şaştı:
Daha önceleri dini inançlarımızdan gelen bir ahlakımız vardı: Kul hakkı yemek.. Komşu hakkı.. Hayvan hakkı.. Miraç Gecesi bize müjdelenen Yol Hakkı!…
Ben merkezli kapitalizm beynimizi işgal edince, tüm manevi, dinsel öğüt ve yasakları bir kenara attık, üzerini örttük.. Her İslam dışı hareketimize bir kılıf üretmeye çalışmakta mahir olduk.
İbrahim Tamer 25.4.2025
2 yorum
👏
Muhteşem bir makale, malum durumumuz kısa ve öz ancak bu kadar güzel anlatılabilir di. Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli üstadım.