Bugün Büyük Davanın Kitabının tekerleği dönmüyor. Mevcut inançla ve bugün ki kabullenişle tekerleğin dönmesi beklenemez. Çünkü bu anlayış Allah dini değildir.
Allah’ı “RAB” kabul etmeyen bir toplum şirkten arınamaz! Ancak Allah’ı “RAB” kabul edenler Büyük Davanın Kitabı ile şirkten arınırlar. Aksi takdirde bugün ki dünya müslümanlarının genel görüntüleri buna müsait değildir. Rabbimiz her hangi bir şekilde gayri meşru’ itaatleri kabul etmez. Korkunç neticesini de açıkça bildirir;
Ey iman edenler! Eğer kâfirlere itaat ederseniz sizi gerisin geriye küfre çevirir döndürürler. Artık büyük zararlara uğramış olduğunuz halde geri dönmüş olursunuz. (Âli İmran:3/100) Bu ayeti kerimeye göre bugün biz müslümanların hali perişan bir tabloyu sergilemektedir. Buna göre toplumun bilinci kültürel değerleri çökmüştür.
Bir tarafta da toplum olarak başımıza zoraki geçirilmiş daracık çuval ve engelleyici olarak takılmış işkence prangaları, bizi, İslamî hayattan koparmıştır. Hatta üzerimize çullanarak çöken batının intikam alma ve hınç çıkarma çılgınlıkları bizi etkisiz hale düşürmüştür. Burada bize, bir pozisyonu çok iyi algılamak kalıyor.
Ya batının totem devrinden intikal eden kalıtımlarına razı olup ona uymak ya da Yaratan ve ceza gününün Sahibi Allah Teâlâ’nın mutlak hükümranlığına teslimiyet.
Rabbin, dilediğini yaratır ve gereken işlemi seçer. Onların ise her hangi bir seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir. (Kasas:28/68) Böyle bir uyarı karşısında Müslümanlar bunun farkına varmazlar da zillet hayatına devam etmekte bir beis görmezlerse Rabbimiz bize, Hazreti Nuh aleyhisselamın kavmi hakkındaki şikâyetini hatırlatır. Peşinden gelişmeyi anlatır.
Bize çok ağır uyarı sinyalleri verir. Nûh dedi ki: “Yarabbi! Ben kavmimi gerçekten gece ve gündüz hakka dâvet ettim. Benim dâvetim, onlar için kaçıştan başka bir şey arttırmadı.” Nûh:71/5, 6) Böylece Nuh kavmi, güç ve etkinliklerine güvenerek Hazreti Nuh aleyhisselamı çok sıkıştırdılar. Hazreti Nuh aleyhisselam da onlara; “benim hakkımda ne yapacaksanız, hiç göz açtırmayın, yapın” diye meydan okudu. Dokuz yüz elli senelik bir mücadeleden sonra çok daraldı. Ve şu duayı terennüm etti;
Nûh dedi ki: Yarabbi! Yeryüzünde kâfirlerden bir kişi bile bırakma, (helâk et.) Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarıyorlar ve nankör, günahkârdan başka evlat da doğurmuyorlar. (Nuh:71/26, 27) Kahhar ve muntekîm Allah isyankâr kavimler için hükmünü onlar için de verdi; Artık bak! Hile ve tuzaklarının âkibeti nasıl oldu? Gerçekten Biz, onları da kavimlerini de toptan helâk ettik. (Neml;27/51)
Şimdi burada ben esefle bir itirafımı dile getireceğim. Açıkça ifade ediyorum. Ben bu hak beyanları okudukça ve düşündükçe müslümanlığımdan hayıflanıyor ve eziklik hissediyorum. Bütün İslam âlemi olarak kendimize acıyorum. Karar vermekte zorlanıyorum. Bunca depremler, bunca sel felaketleri, bunca yangınlar, bunca insafsız savaşlar, bunca zulümler, bunca yolsuzluklar ve bunca genç nesillerin kimlik kaybı yaşanıyor. Dünya ekonomisinin büyük bir kısmı silahlanma için harcanıyor.
Bugünün ve geleceğin nesillerini korkunç felaketler şimdiden tehdid etmeye homurdanarak hazırlanmaktadır. Toplumsal atom bombası patlatmadan müslümanlar paramparça olmuşlardır. Bu pozisyonda verecekleri hizmet nerde ise sıfırlanmıştır.
Büyük Dava Kitabının tekerleğinin dönmesi için engin ve zengin enerji gerek. O enerji, O Kitap bünyesinde fokur fokur kaynadıkça yürekli mücahitlerini bekler!
Onlar Allah için kalpleri fokurdayan yiğitlerdir. Esselamualeykum
İlhan Oral 10.08.2025